HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


8 Mart 2009 Pazar

HAYATIN GERİ YANSITTIKLARI


Torosların eteğinde bir orman köyünde dünyaya açmışım gözlerimi. Çocukluk yıllarım kah köyün yaylasında, kah sahilinde geçti. Ailemin geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktı. Çocuk çok olunca, doyacak boğazda çok oluyordu. Öyleyse gelirde çok olmalıydı. Aile ikiye bölündü. Yayladan, sahilden gelmeli kazanç. Yani yılın on iki ayı çalışmalıydı tüm aile. Aç boğazlar bu denli çalışmaya rağmen doyarmıydı, tartışılır.


Çocuk olmama rağmen benimde sorumluluklarım vardı. Tarlada çalışırsam çabuk hastalanıyordum. Onun için bana çobanlık yapmak düştü. Köyün diğer çocuklarıyla beraber, hayvanları otlatmaya götürüyorumdum. Bahar gelmişti, ot diz boyu olmuştu. Vuruyorduk hayvanları torosların eteklerine. Yeşilin her tonunu, kırçiçeklerinin her çeşidini görmek mümkündü. Hele anemonları bir görseniz; beyazı, kırmızısı, lilası, pembesi. Her ton ve renkte süslemişlerdi, yeşil çimeni motifleriyle.


Çocuk demek, oyun demekti. Sabahın köründen, akşam el etek çekilinceye kadar acıkmadan, susamadan oynanırdı, bilinen tüm oyunlar. Ağaç dallarından kaymaca, saklambaç, uzun eşek, kale kapmaca... Hepsi tekrarlanır gün içinde seromoni tarzında. Benim en sevdiğim oyun, dağlarla konuşmaktı.


Birgün arkadaşım yanımdan uzaklaşmış, onu bulamıyorumdum. Bağırıyorum 'Ahmet' diye. Kendi sesimmiş gibi bir ses bağırıyor, 'Ahmet'diye. Arkadaşlardan biri saklanmış bana şaka yapıyor sandım. Susuyorum oda susuyordu. Anlam veremiyordum birtürlü. Bu sefer merak ettiğim için başka şeyler söyledim. "Seni seviyorum" diyerek avazım çıktığı kadar bağırdım. Oda bana 'seni seviyorum' dedi. Çıldıracaktım, bir bulabilseydim beni taklit edeni, gebertecektim oracıkta. Benim söylediğim herşeyi tekrarlamak zorundamıydı ? İyice kızmıştım. Küfrettim, beni taklit edene. Oda bana küfretti. Dakikalarca sürdü bu böyle.


Sonra arkadaşlarla buluştuk. Onlara neden benim ağzımı kestiniz (Bizim köyde "ağzını kesmek" taklit etmek anlamındadır) diye kızdım. Yapmadıklarını söylediler ama inanmadım. Çünkü kulaklarımla duymuştum o sesleri.


Akşam olmuştu artık eve doğru gidiyorduk. Görevimde başarılıydım; kayıp hayvan yoktu. Ama kafamda hep o duyduğum sesler vardı. Gün uykuya dalmış, herkes eve toplanmıştı. Gün içinde yaşadıklarımı anlattım. Herkes gülmeye başladı. Resmen bir gülme krızi oldu. Krız bitince anam, o ses senin sesin dedi. Şaşırmıştım, nasıl yani. Anam "Dağlarda ses yankılanır sen ne söylersen, o da sana aynısını söyler"dedi. İnanırmış gibi oldum ama yine de mantıksız geldi. Hiç dağlardan ses çıkar mıydı, dağlar konuşur muydu?


Sabahı iple çektim. Yine dağlara gittim. Aynı şeyi tekrar tekrar test ettim. Evet doğruydu. Arkadaşlar da yaptılar, ses aynı sesti.


Yıllar geçti aradan. Bu fotoğrafı görünce dağlardan yankılanan sesim aklıma geldi. Kız gülümsemiş; cama yansıyan aksıda ona gülümsüyor. Doğa da böyle, insan ilişkileri de böyle. Ben kime nasıl davranırsam; gün oluyor karşımdaki de bana aynı şekilde davranıyor.


Yaşam ve ilişkilerimiz aslında kendi yansımamızdan oluşuyor.


DOSTÇA KALIN

Yazan: CANEL

Hiç yorum yok: