HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


31 Mart 2009 Salı

ÇOCUKLUK AŞKLARI

Çocukluk yıllarının aşklarını hatırlayanlar eminim vardır. Aşkınız bazen bir komşu kızına bazen de öğretmeninize oluyordu. Benim ilk aşkım ilkokul öğretmenime olanıydı. İki yıl boyunca beni okutan öğretmenime olan aşkımı aradan 25- 30 yıl geçmiş olmasına rağmen çok iyi hatırlıyorum.

Memnun olmadığım önceki öğretmenimde, derslerim çok berbattı. Okula pek gitmeyi istemezdim. Hem okulu hem de öğretmenimi pek sevmezdim. Öğretmenimizin küçük bebeği vardı, benim gibi uzun boylu olan öğrencileri mahallelerde süt, yumurta satan kişilere gönderirdi. Dersten gizlice çıkar, müdüre çaktırmadan okuldan kaçıp söylediği adrese giderdik. Verdiği siparişleri aldıktan sonra, yine çok gizli bir şekilde getirmeye çalışırdık. Bunu öyle önemli bir görev gibi hissederdik ki, gitmek için gönüllü olanlar bile olurdu. Görevi tamamlayınca da, çok gizli bir operasyonu başarmış, üstün hizmet madalyasını hak etmiş gibi hissederdik. Biz bunları yaparken, karşılığında ne madalya alırdık ne de derslerden torpilli olurduk. Bu operasyona katılanlar, babalarına hep başarısızlık dolu karneler uzatırdı. Bir şeylerin yanlış gittiği belliydi, ama neredeydi bilmiyorduk.

4.sınıfta iken yeni bir öğretmen geldi, sınıflardan bazı öğrencileri bu yeni öğretmene vereceklerdi. Yeni öğretmeni görünce, hayranlık duygusunu hissettiğimi hatırlıyorum. Bende giden gönüllüler arasında oldum.

Şimdi bakıyorum da; öğretmenime aşık olmam, hayatımdaki en büyük dönüm noktası olmuş. Öğretmenimin gözüne girebilmek için yaptığım şeyleri bir bilseniz. Teneffüslerde de onu görebilmek için sık sık öğretmenler odasının önünden geçerdim. Bu yüzden, bahçede oyun oynamayı aksattığım oluyordu. Gözüne girebilmek için ders çalışma tempom çok artmıştı. Hemen her şeyi yutuyor gibiydim, başarısızlıklarla dolu olan karnem pekiyi notlarıyla dolmaya başlamıştı. Hayran olduğum insanı görebilmek için okula çok istekli gelir, tatillerin bile kaldırılmasını dilerdim. Okuldan kaçmam, derslerde dikkati kaydıracak başka şeylerle uğraşmam hiç kalmamıştı. Ders saatlerinde onu görmem yetmezmiş gibi, okul çevresinde oynamaya başlamıştım. Belki görürüm diyordum. Bazı gecelerde de rüyalarıma çağırırdım onu. Rüyalarımdaki sıcaklığını, sonraki gün yaşardım içimde.

Ona duyduğum aşk beni değiştiriyordu. Çalışkan bir öğrenciydim artık. Sanırım beni duygulu ve romantik insan yapan da aynı nedendi.

Aradan çok yıllar geçti. Aşık olduğum öğretmenimin şimdi okul müdürü olduğunu biliyorum. Memlekete her gittiğimde onu görmek isteği oluyor ama içsel bazı engellerim yüzünden gidemiyorum yanına. Galiba, bırak kafamda hep o haliyle kalsın isteği oluyor.

Yıllar boyunca merak ettiğim bir şey vardı; ona karşı olan duygularımı hiç hissetti mi acaba?
Doğal kalın.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Su,.. kendine sırdaş arıyordu. Önce buluta verdi sırrını. Ağır geldi
sır buluta. Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.
Sonra göle gitti su. Ona anlattı derdini. Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp,
dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için, zaman zaman taşıyordu göl ve
suyun sırrı iyice açığa çıkıyordu.
Sonra nehre verdi su sırrını. Nehir aldı suyun sırrını çekti gitti. Dereye verdi.
Dere biraz daha yavaş olsada nehirden, o da götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze..
Çağlayanlar, şelaleler,akarsular..Hepsi kayboluyordu bir anda.
Sonra bir gün su takip etti dereyi. Dereye okyanusa kavuşunca farketti su,
bütün sırlarının akarsularla, çağlayanlarla, ırmaklarla... okyanusa taşındığını.
Karar verdi su.
Sırrını okyanusa verecekti. Öyle de yaptı zaten.
Tüm sırlarını okyanusa verdi. Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu.
Ne taştı okyanus, ne bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu....
Geçen karşılaştık suyla. Bir bardaktaydı. Suskundu. Çok uğraştım konuşturamadım.
Ben tam giderken '' Dur !'' dedi su. Durdum!
'' Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!
Taşıyamazlar, kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar....'' dedi.
Hep cevrenizde OKYANUS yürekli dostlarinizın olmasi dilegiyle ......
BİRSEN ÇAKIR

Adsız dedi ki...

Kırma dostun kalbini,
Onaracak ustası yok.
Soldurma gönül çiçeğini,
Sulamaya ibrik yok.”

BİRSEN ÇAKIR

Adsız dedi ki...

Gecenin hüznü duvarlarıma vurdu sanki bu gece..
Her zamankinden daha soğuklar.daha pürüzlüler.. Daha somutlar...
Bu gece üstünde taşıdığı resmimi attı hatta,umarsızca..
Üstelemedim...
Fena baktı bana sağdaki gördün mü anne?
Korkma lütfen..
Üstüme geliyor sanki yavaştan biri..
Küçüldü, küçüldü ufacık kaldı odam.
İncecik.. Sıkıştırdı beni, iyi de benden ne istiyor ki?
Duvarlar bile..
Malum gecenin hüznü vurdu ya bir kere,
Başkasından çıkaracak acısını... Haklı!
Sen de bazı akşamlar annenden çıkarmıyor musun en acısını?
En sevdiğinden..
Duvarın rengi değişiyor birden.. Kararıyor...
Gördün mü anne,simsiyah..
Geceye uydu o da..
Gecenin hüznü fena vurdu duvarlarıma gözyaşı aktı her tarafına..simsiyah..
Küçüldü odam, kutu gibi.
Hala üstüme geliyorlar anne, hem de dört duvar birden!
Sıkıştırıyorlar ruhumu,beni..
Yardım et lütfen... Anne??
Söz bir daha çıkarmayacağım sinirimi senden.
Anne? Duymuyor musun beni, küçük kızını?
Sesim çıkmıyor daha fazla...
Sekiz senedir hiç böyle yapmamıştı halbuki bu duvarlar n’oldu şimdi?
Beynim sıkıştı, ruhum daraldı, nefes alamıyorum..
Anne? Dört duvar..
Üzgünüm duymadın beni..
Dört kara duvar..
İyi geceler anne...

birsen çakır