HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


23 Mart 2009 Pazartesi

SELAMI VAR


Doğayı sevmek konusundaki temel düşüncem; piknik malzemelerini yanımıza alıp, özellikle bir su kaynağının başında piknik yapmak, arkasından da yakın çevrede gezintiye çıkmak şeklindeydi.
Doğaya sık gitmeye ve doğada daha uzun zamanlar kalmaya yönelik artan eğilimim nedeniyle bir takım malzemeler aldım. Bu malzemelerin alınmasında bana yardımcı olan Vedat abinin, doğaya ilişkin düşünceleri ve doğada yaptıkları şeyler, benim düşüncelerimden farklıydı. Arkadaşlarıyla beraber çizdikleri bir rota dahilinde, başlangıç ve bitiş noktaları belli olan doğa yürüyüşü yapıyorlardı. Yanlarına çok az malzeme aldıklarından dolayı, piknik ve mangal gibi faaliyetleri yoktu. Açıkçası, onların yaptıkları bana çok sıkıcı geldi. Ama yürüyüş için çok malzeme almıştım. Hiç değilse bir kez onlara katılıp, ne hissedeceğimi anlamak istedim. İlk gezime de bu şekilde, önyargılı başladım.

İki gün önceki Pazar günü, Vedat abiyle beraber, Mut’ta bulunan Mavga kalesine gidecektik. Vedat abi bir hafta önce de, daha kalabalık bir ekiple aynı yere gitmişti. Önceki gezideki hava koşullarından ve yaşadıkları sorunlardan bahsedince (Özlem’in anlattıkları da vardı kafamda) içimdeki sıkıntı artmaya başladı. Neredeyse vazgeçip, piknikçi doğaseverliğime devam edecektim.

Yürüyüşün başlangıç noktasındaki Hacınuhlu köyünde yaşayan İrfan beyin evinde, yaptığımız nefis köy kahvaltısından sonra yola çıktık. Gideceğimiz yer köyden görülebiliyordu. Hava kapalıydı ve biz Mavga kalesinin bulunduğu dağa çıkacaktık. Zor bir yürüyüş olacağı belliydi.

Başlangıç gayet güzeldi. Köy yaşamında zaten az olan gürültü, köyden uzaklaştıkça daha da azalmaya başladı. Daha sonra, insan ve evcil hayvan sesleri duyulmaz oldu. Önce yollar kayboldu, sonra da patikalar. Doğa en doğal halini sunuyordu bize. Yapaylık adına çok fazla bir şey yoktu. Yapaylığı yapan insandı ve orada insanın bulunduğunu gösteren tek işaret biz ve patikalardı. Devam ettikçe patikalar da bitiyordu.

Sessizlik içinde, doğanın müziğini dinliyordum. Müziğe hakim olan ses; rüzgardı, sonra su sesi, geldiğimizi haber veren her türlü kuş sesi, birde piyano tuşları gibi vuran ayak seslerimiz vardı.

Kanyon boyunca yaptığımız yürüyüş, beni hiç yormadı. İleride görünen dağın zirvesinde bulunan kaleye çıkacaktık, dolayısıyla tırmanma yürüyüşü olacaktı. Tırmanmak zor ve yorucuydu. Nefes alışverişim, yeterli oksijeni almaya, içimdeki karbondioksiti atmaya yetmeyince, daha sık mola vermeye başladık. Her mola yerimizde ne kadar yükseldiğimizi, uzaklardaki tepe ve dağların yüksekliğine göre kıyaslayarak görme fırsatımız oluyordu. Tırmanış yorucuydu. Bittim artık, gidemeyeceğim diyordum ama devam edebiliyordum. Devam ettikçe, kendimle ilgili tamam artık dediğim noktayı aşabiliyordum. Anladım ki, kendimle ilgili sınırlar bana ait değildi. Kafamdan çizmiştim onları. Şimdi sınırımı aşıyordum. Her mola yeri, bir sonraki sınırımı aşmanın başlangıç noktasını oluşturuyordu. Bunu fark ettiğim anda; yorgunluğum kalktı, huzur duygusu kapladı her yerimi. Anlaşılan, derinlerde bulunan bir yerime dokunmuştu, onun cerahatini boşaltıyordu.

Zirveye ulaşınca, ruhumun şenlik yaptığını hissettim. Bir kayanın dibine oturdum, gözümü kapatıp ruhumun şenliğini seyretmeye başladım. Coşkusu bir başkaydı.

Doğa benimle konuşuyordu. Bana beni anlattı, bende onu dinledim. Ne güzel şeyler söyledi. Ayrıca size de selamı var, daha kalabalık bir şekilde yine beklerim dedi. Mutlaka gidin ve onu dinleyin.

Doğal Kalın.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

aleykum selam... muhteşem bir tablo.içinde bir çok şeyi ifade ediyor.doğanın her karesinden bakmaya değer kesitler buluyorsunuz.ufak veya anlamsız bir kareye bile anlam ve değer katıyorsunuz.bu mantıkla evliliğinize katabileceğiniz anlamı düşünmek insanı kıskandırıyor.eşiniz çok şanslı çünkü böyle detayları görebilen ve ufak şeylerdende güzel manalar çıkartabilen çok nadir erkek vardır.bu detayları bizimle paylaşıp doğaya bakış açımızı genişlettiğniz için teşekkürler.