HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


18 Mart 2009 Çarşamba

BEKLE! UYANAYIM GÖRÜRSÜN...

Köpek sevgisi babamdan bana ya genetik olarak geçti ya da onun köpeklerle ilgili söylediği sözler ve hikayeler sonrasında oluştu. Oysaki annem, babamın tam tersini düşünür ve yapardı. Ne zaman köpeklerden konu açılsa, hemen olumsuz duygu ve düşüncelerini dile getirirdi. Babamla ben, annemin bu tepkisinden çok etkilenirdik, annemden olumlu tepki göremeyince ısrar etmekten vazgeçerdik.
Buna rağmen, ben 5-6 yaşlarında iken bol tüylü, bembeyaz, sevimli bir köpek yavrusu almıştık. O sıralarda lessie filmi televizyonlarda gösteriliyordu, bu diziyi keyifle izliyor ve lesi'yi seviyorduk. Aldığımız bu köpek lesiye hiç benzemiyordu ama biz yinede onun adını lesi koymuştuk. Günümün önemli bir vaktini lesiyle geçiriyordum. Ben ve mahalledeki tüm çocuklar ona bakıyor, yiyecek temin ediyor ve çok güzel vakit geçiriyorduk. İyi hatırlıyorum, onun uyuduğu vakitlerde dahi başında bekler, onu seyrederdim. Küçük, masum ve çok tatlı bir canlı varlıktı. Onu uyandırmamak için elimin dokunmasını o kadar hassas ayarlıyordum ki, bir tüyüne bile zarar gelmemesi için çok dikkat ediyordum.

Bir günün akşam üzerinde, köpeğimle oynamak için heyecanla eve gelmiştim, ama avluda göremedim onu. Bir süre saklanabileceği yerlerde aradım. Anneme ve ablama seslendim. Lesi nerede dedim. Bilmiyoruz, kaybolmuş herhalde, birileri götürmüştür gibi cevaplar aldım. Hangi açıklama olursa olsun, hissettiğim acıyı bastıramıyordu. İçimdeki acı, gözyaşımla akıyordu ama olmuyordu. İçimdeki acı sönmüyordu. Ağlamaklı günlerimin kaç gün sürdüğünü tam olarak bilmiyorum.

Köpeğimi kaybettiğim yılın yaz ayında köye gittik. O dönemde köy yollarının temel ulaşım aracı traktördü. Römorka konulan her türlü eşyanın yanına ya da üstüne oturarak yapardık yolcuğu. Traktör yolculuğunda 2 sınıf vardı. Yaşlı ve saygıdeğer kişiler traktörün business koltuğunda yolculuk yapardı. Bu koltuk traktörün en büyük lastiğinin üzerindeki oturma yeriydi. Ekonomik sınıfın yeri ise römorktu.

Yine böyle ekonomik sınıfta traktör yolculuğuyla köye gitmiştik. Köyde dedem ve en büyük amcam oturuyordu. Bir arabanın ana yoldan ayrılıp, köyün yoluna girmesi, tüm köy halkında merak uyandırırdı. Traktörün sesini duyanlar, kimlerin geldiğini en iyi görebilecekleri yere çıkar, gözlemci pozisyonunu alırdı. Bizim köyün ortasına traktörle gelmemiz, çok kalabalık bir köy halkının bizi karşılaması halini ortaya çıkarmıştı. Karşılayanlar arasında dedemi de görebiliyordum. Dedemin yanında bir köpek vardı ama kimin köpeği olduğunu uzaktan tam olarak anlayamamıştım. Gelen misafirlerle, karşılayan köylüler birbirlerine yaklaşırken, dedemin yanındaki köpeğe daha fazla dikkat eder olmuştum. Köpekte bana bakıyordu. Sonra bu köpeğin, benim kaybettiğimi zannettiğim köpek olduğunu anladım. O da beni tanımış olmalı ki, kuyruğunu yelpaze gibi sallayarak, üzerime son sürat koşarak geliyordu. Ön ayaklarını kaldırarak üzerime çıktı ve ıslak diliyle yüzümü yalayıp durdu. Beni tanımıştı. Kavuşmanın sevincini mi yaşayacaktım, aldatılmış olmamın acısını mı? Benim köpeğimi dedeme vermişlerdi. Bana ait olan artık başkasınındı. Bana değil, dedeme ait olduğunu köyde kaldığım süre içerisinde, dedemin peşinden daha fazla gitmesinden anlamıştım.

Ama ben eski dosttum onunla, o da bunu biliyordu. Dostluğunu, köyde kaldığım süre boyunca benimle oynuyarak, köyü dolaştırarak göstermişti bana.

Doğal kalın....

Hiç yorum yok: