Takıntılarımız konusunda çok şey söylenebilir. Her şeyden önce takıntılarımı ben uykusuz kaldığım gecelerde, kötü kalktığım sabahlarda çok iyi bilirim.
Hemen her şeyi bırakıp, sorun olarak gördüğün meseleye odaklanırsın. Bu meselenin senin yaşamın içindeki öneminin çok fazla büyük ya da küçük olmasına önem vermeden yaparsın bunu. Meselenin ortaya çıktığı olay ile senin ona verdiğin tepki arasında o kadar fazla büyük bir orantısızlık ya da anlamsızlık olur ki bunu o sırada görmek ya da buna uygun tepkiler vermek mümkün olmaz. Sorun yapılan şey çok büyük olmamasına rağmen kafandaki oluşan iz düşümü büyük bir dağın silüeti kadar olur.
Meseleye etraflıca bakılabildiğinde; üzerinden kolaylıkla atlanılabilecek ya da yanından kenarından dolaşılarak aşılabilecek şeylerdir aslında. Oysa büyüttüğünde sanki tüm refleksleri ortadan kalkmış, yürüyemez, düşünemez hale gelirsin.
Oysaki yaşam bizim kafamızda kurduğumuz bir şey gibi değildir. Gerçekliği olmayan, doğruluğu ise tartışılır bir durum içinde olabileceğimizi düşünebilmemiz dileğiyle şairimizin sözlerine kulak vermek istiyorum.
Ne yalanlarda var, ne hakikatte
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış,
Boşuna gezmişim, yok tabiatta,
İçimdeki kadar iniş ve çıkış....
N.Fazıl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder