HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


27 Ocak 2009 Salı

NEŞE VE HÜZÜN

Kalabalık bir pazar yerinde bir pazar günüydü. Karaman ve yakın ilçelerde yaşayan hemen herkesin bildiği bir yer olan Zeyve pazarına gitmiştik. Bu pazar yeri, tarihsel geçmişini de içinde barındıran, köylü insanlarla, şehirde yaşayan insanların bir araya geldiği, mal ile paranın değiş tokuşunun yaptıkları bir yer. Aynı zamanda sayfiye yeri. Evden aldığın bir takım malzemelere ilave olarak, burada bulunan kasap ve marketlerden başka şeyler de alarak, ne yapıp yemek istiyorsan ona göre hazırladığın şeyi fırınlara verdikten 1-2 saat sonra nefis yemek olarak yiyebildiğin bir yer.
Özellikle pazar günleri çevredeki civar köylerden gelen insanların beraberlerinde getirdikleri meyve ve sebzeler, buraya gelen doğal beslenmeyi özlemiş insanlarla buluşmayı bekler. Sıkışık sokaklarında, piknik yapanlarla alış veriş yapanlar birbirine karışır burada. Eğer kalabalık bir grupla gitmişseniz, gruptaki herkesin yaptığı alışveriş sonrasında çantalarında bulunan meyve sebzeleri birbirlerine ikram etmeleri, bazen çok garip enstanteneler meydana getirir. Bir kez benim başıma böyle bir şey gelmişti, bana ikram edilenlerden dolayı her iki elimde yaklaşık 8-10 çeşit meyve sebze olmuştu. Bir elmadan ısırıyordum, arkasından salatalık yada domatesten, sonra üzüm, arkasından bir de muz dan yiyordum. Bendeki bu enstantene bir süre sonra gruptaki herkeste olmuştu.
Yine kalabalık bir grupla yaptığımız yolculuk sırasında, bu bölgeyi çok iyi bilen birde rehberimiz vardı. Rehberimizin önderliğinde pazarı dolaşırken, alışverişlerimizi de yapıyorduk bu arada. Nerede daha tazesi ve güzeli varsa onu arayıp bulmaya çalışıyorduk. Alışveriş sırasında köylü insanlarla yaptığımız sohbetlerde oluyordu. Konular daha çok sattıkları sebze ve meyvelerle ilgili oluyordu ama yine de onlarla görüşmek ve sohbet etmek keyifliydi. Şehir yaşamından çok etkilenmemiş bu insanlarla yaptığımız sohbetlerde, hayata bakışları ve konuşma tarzlarıyla doğduğumuz yerlere, çocukluğunu yaşadığımız zamanlara gidiyorduk.
Bu konuşmalarımız bir ara ciddi bir şekilde eğlenceli hale gelmişti benim için. Köylülerden mallarını satın alırken bir tutam köy yaşantısı, bir kilo anı, bir deste doğallık alıyordum sanki. Bunlar, aldığımız malların yanında hediye olarak gelince; ödediğim para çok az gelmeye başlamıştı bana. Açıkçası neşem yerindeydi.
Bu şekilde yapılan pazar alışverişinin devamında; bizim grup içerisindeki bir doktor arkadaşla pazar yerinde karşılaşıp, dolaşmayı beraber yapmaya başlamıştık ki; bu doktor arkadaş pazar yerindeki bir kadınla (fotoğrafdaki) konuşmaya başladı. Meğerse bu kadın, 3-5 gün önce ciddi sayılabilecek bir sağlık problemi nedeniyle kendisine muayene olmuştu, burada karşılaşınca şimdi nasıl olduğunu soruyordu. Kadının yüz ifadesinden ve başını yukarı doğru iyi değilim anlamındaki kaldırmasından daha düzelmemiş olduğu belliydi. Ben bu bakışı yakaladıktan sonra ne sattığına baktım. 5-10 kg kadar var ya da yok sebze vardı önünde.
Neşemin içine hüzün katılmaya başladı birden. Tıpkı aynı fotoğraf karesinde iki kadının yüzlerinde iki farklı duygu; neşenin ve hüznün bulunması gibi, içimde de aynı iki duygu bir arada bulunuyordu.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Olmasını istediğim gibi bir hayatım var.
Hayatımdan kesinlikle çok memnunum, her günün bana yeni bir şeyler getirebileceğine inanıyorum. Küçük şeylerden mutlu olmayı başarabiliyorum ve istediklerimin saplantı haline getirmek yerine sahip olduklarıma şükrediyorum. Herşey her zaman istediğim gibi gitmesede bunu çok büyütmüyor ve geleceğe umutla bakmayı başarabiliyorum.