HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


21 Nisan 2009 Salı

CENGİZ EFENDİ İYİ DİNLE BENİ!

Eşi çok yakın zamanda ölmüştü. Büyük şehirde yaşayan çocuklarının yanında kendini rahat hissedemeyince, doğduğundan beri yaşamını sürdürdüğü köyüne geri dönmüştü. Tercihini yalnız kalmak yönünde kullanmıştı. Onunki öyle bir yalnızlıktı ki, tüm evini sadece kendisiyle paylaşıyordu. Evi de çok yalnız bir yerdeydi. Köyün eski ve yıkık mahallesinde ayakta zor duran, tek evdi.

Eşinin vefatından sonra başsağlığı dilemek için gitmiştik yanına. Son haftalarda kapısını çalanlar sadece bizlerdik galiba ki, görünce bizi çok sevinmişti. İçeri girdiğimizde kahvaltısına henüz yeni başlamıştı. Israrla kahvaltı sofrasına davet ediyordu, bizde ısrarla "sağol karnımız tok" diyorduk. Hem kahvaltısını yapıyor hem de son aylarda yaşadıklarını anlatıyordu.

“Cengiz efendi bak iyi dinle beni. Hanım öldükten sonra bende öldüm sayılır. Kadınsız olmak çok zormuş. Sağlığındayken çok kavga ederdik. Allah canını alsın diye, çok beddua ederdim ona. Öldü gitti, ben şimdi yapayalnız kaldım bu koca evde. Yalnızlık kadar zor bir şey yokmuş. Böyle olacağını bilseydim…”

Abbas amcanın anlattıkları, insanın varlığıyla ilgili ne kadar soru varsa aklına getiren cinsteydi. Yaşamın anlamını, eşinin ölümünden sonra çözmüş bir bilge edası vardı. Anlattıkları derindi ve çok düşündürücüydü. İnsanı yaşadığı zamandan alıp, önce eski zamanlar duvarına vuruyor, oradan yıllar sonrası duvarına çarpıyordu. Onu dinleyip de etkilenmeyen, gözyaşına engel olabilen yok gibiydi. Evin mistik ortamı ve kahvaltı sofrasının görüntüsü, konuşmanın gücünü daha fazla arttırıyordu.

Fotoğraf makinem yanımdaydı, dayanamadım deklanşöre basmaya başladım. Belge niteliği vardı bu anın. Anlattıklarını fotoğraf karesi veremezdi ama bir fotoğraf da pek ala çok şey anlatabilirdi. Bende böyle bir kare yakalamalıyım diyordum.

Hayatımızın dersini alarak ayrıldık, onun evinden. Uzun bir süre kulaklarımızdan çıkmayacaktı anlattıkları, hiç kazınmayacaktı zihinlerimizden görüntüsü.

Ölümden çok bahsetmişti, davetiye gönderdiği belli oluyordu ona. Hatırlı insan olduğundan, davetine en kısa zamanda olumlu karşılık verilmeliydi. Nitekim de öyle oldu. 2 ay sonra randevularına her ikisi de sadık kalmışlardı, buluşmuşlardı karanlık bir gecede.

Kural yine bozulmamıştı.

Doğal Kalın.

2 yorum:

adelante dedi ki...

SAKATLANMIŞ UMUTLAR

Elleri nasır tutmuş
Yüzü güneş yanığı
Umudu olmuş bir avuç buğdayı
Bacağındaki sakatlığı farkettiğinden beri az olmuş hep umutları
Kaderi buymuş onun
Azla yetinmeyi bilmek
Doğuştan şansızdı bir sakat bacağı vardı
Ne oyun oynayabilir
Ne davullu zurnalı askere gidebilirdi
Topaldı o herkesin ona seslendiği gibi
Halbuki büyük umutları vardı onun
Binlerce,yüzlerce,milyonlarca hayali
Sakat bacağı doğuştandı
Ama umutlarını insanlar sakatladı

ÖZLEM

Adsız dedi ki...

bu resimdeki yaşlı amcayı sadece cengiz efendi değil herkez iyi dinlemeli.insanı bir oyuncak haline getiren acı veren aşk değil,saygı ve samimiyet olmalı insanın hayatında.doğal olup geniş düşünmeli.eğer hayatınıza renk katmıyorsa vazgeçmeli.hayata küsüp içinde kendi hayatını yaşamamalı.insan ne kendini kandırmalı nede hayat arkadaşı dediği kişiyi.bu resimdeki yaşlı amca gibi yıllar sonra keşke dememek için dolu dolu ve doğal yaşamalı hayatı.