HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


2 Şubat 2009 Pazartesi

GERİDE BIRAKTIĞIMIZ İZLER


Yukarıda yer alan fotoğrafı “Dualarım sizinle avcılar” başlıklı yazımda bahsettiğim gezi sırasında çekmiştim. Ben ve diğer fotoğrafçı arkadaşımla birlikte karla kaplı asfalt yolda ilerlerken yol üzerinde bir çok hayvana ait ayak izleri vardı. Bu izlere dikkatlice bakıldığında izlerin birbirinden farklılık gösterdiği anlaşılıyordu. İzlerin şekli hangi canlının oradan geçtiğini gösteriyordu. Yani her iz o canlının kimliği hakkında bilgi veriyordu. Hatta bu konuda tecrübeli arkadaşlarım, (bunlar avcı olanlar) bu canlının ne kadar zaman önce oradan geçtiğini de anlayabiliyordu. Eski ve yeni izler birbirinden farklıydı.


Diğer canlıların bıraktıklarına ilave olarak bizde orada ayak izlerimizi bırakıyorduk. Bizim izlerin şekline bakarak ne zaman, ne biçimde ayakkabı giyinmiş, hangi cinsiyette insanların geçtiğini ve izlerin takip edilmesiyle ne maksatlı oraya geldiğimiz zorlamada olsa anlaşılabilirdi. Evet, bizde karlara ve dolayısıyla o bulunduğumuz yere bir iz bırakıyorduk.


Yolda başka insanların ayak izleri olmaması bizi bir anlamda gururlandırıyordu. Bazı riskleri göze almış, emekte vererek oraya gelmiş olmamız mutluluk vericiydi. Belki bu açıdan bu gezi bize daha çok keyif veriyordu. Bunu da orada bıraktığımız izlerle belki bizden sonra oraya ulaşabilecek insanlara ve diğer canlılara mesaj bırakıyor, bir çeşit iletişim sağlıyorduk.


Yürüyüşümüz 2-3 saat kadar sürmüştü. Öğle saatlerine doğru hava ısınmaya başlamıştı. Yol üzerindeki karlar erimeye başlamış, arkadaşımla beraber daha önceki bıraktığımız izlere ters yönde basarak, biraz da oyun yaparak geri dönmek için yola koyulmuştuk. Benim giderken bıraktığım izlerin karın erimesiyle kaybolmaya başladığını farkettim. Sonra düşündüm. Tıpkı diğer canlıların izlerinin kaybolması gibi ayak izleri de yok olup gidiyordu. Oysa onların ne tür canlı olduklarını, kaç çeşit olduklarını, orada neler yaptıklarını o izlerden anlamıştık. Bu çok güzel bir duyguydu. Ama güneş izlerimizi alıyordu. Varlığımızı gösteren kalıntılar yavaş yavaş gidiyordu. Sonra tamamen kaybolacaktı izler, varlığımızı gösteren hiç bir işaret olmayacaktı. Oraya hiç gitmemiş olacaktık. Güneş ya da esen lodos rüzgarı bizim varlığımızı ya da yokluğumuzu belirleyecekti.




Kardaki ayak izleri yaşamdaki bıraktığımız izlere ne kadar çok benziyor değilmi?. Ya orada hiç yoksun, yada izlerini kar üzerine bıraktığın için, güneş veya lodos gibi olaylar kısa bir süre sonra izini ortadan kaldırıyor. Sonra...


Varmıydın, yokmuydun....



Yaşama hiç silinmeyecek izler bırakmanız dileğiyle......

Hiç yorum yok: