HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


14 Şubat 2009 Cumartesi

ALTINDAN GEÇEBİLİRMİSİN ?


Birçok kültür gökkuşağını cennet ile dünya arasındaki köprü olarak görmektedir. Bu ne derece doğrudur bilmem ama arabayla şehirlerarası yolda giderken şiddetli yağmurun altında çektim bu fotoğrafı. Gökkuşağının bulunduğu bölge de hiç yağmur bulutu yokmuş gibi görünmesine aldanmayın, benim bulunduğum yerde şiddetli fırtına ve yağmur vardı. Ayrıca görüntüde telefon teli ve diğer yol kenarı tabelalara bağlı kirlilik olmasın diye tarlaya inmek zorunda kaldım. Herbiri çamurla 2-3 kilo olmuş ayakkabılarım ve kirlenmiş pantalonum oldu.
Doğa en güzel fotojenik yüzünü göstermişti. Fotoğraf makinası yağmur suyundan etkilenmeyecek olsaydı çok daha güzel kareler çıkabilirdi....
Gökkuşağının cennet ile dünya arasında köprü sayan kültürler; bize gökkuşağının neresinin köprü olduğunu da söyleseler ya. Bilmekte fayda vardır diye düşünüyorum. Umarım altından ya da üstünden geçmeyi kastetmiyorlardır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Güzel bir alıntı

SAHİP OLDUĞUMUZ DEĞERLERİ ALGILAYIP YAŞAMIMIZI YÖNETEBİLİYORMUYUZ


İsa aleyhisselam, kırlarda dolaşırken, bir ağacın altında bir adamın, kendinden geçmiş bir halde dua ettiğini görür.

Yakınına geldiğinde, adamın ayaklarının tutmayan bir kötürüm olduğunu fark eder. Daha da yaklaştığında, buna ek olarak gözünün de görmediğini, vücudunda baras hastalığının bulunduğunu anlar. Ancak, adamcağız bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi şöyle dua etmektedir: "Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana şu ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun"…
Hz. İsa adama yaklaşıp sorar:

- Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor; bedenin de sağlıklı görünmüyor. Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünüyor, bunun için de büyük mutlulukla şükrediyorsun. Nice zenginlere verilmediği halde sana verilen hangi nimettir?

Görmeyen gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam cevap verir:

- Efendi! Dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki, kalbinde O'nu tanıma sevinci, dilinde de O'na şükretme mutluluğu yoktur. Ama gel gör ki, bu kör ve kötürüm adama Rabbim bu sevgiyi ihsan eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor ve: "Nice zenginlere vermediği nimeti bana veren Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun diye teşekkür etmekten kendimi alamıyorum.

Adama yaklaşan İsa aleyhisselam:

- Ver şu elini öyle ise! Diyerek elinden tutar ve eğilerek görmeyen gözlerini mesheder. Peygamber'in meshettiği gözler hemen açılır. Karşısındakinin İsa aleyhisselam olduğunu anlayınca heyecanlanan adam:

- Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifalar dağıtan mucizelerin sahibi Peygamber değil misin der. Tebessüm eden İsa peygamber,

- Belli olmuyor mu deyince adam

- Gözlerimden belli oluyor da ayaklarımdan henüz belli değil der. Tekrar tebessüm eder İsa aleyhisselam.

- Sen hele bir ayağa kalkmayı dene deyince, silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar. Hayretle ayakları üzerinde durabildiğini anlayınca söylediği ilk söz şu olur:

- Ey Allah'ın Nebisi! Sendeki bu mucizeler de O'ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım. O'na şükredeyim. Ve hemen yere kapanır, başını secdeye koyar ve dua eder:

- Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak lütfettin. Artık bilemiyorum bu eşsiz nimetler karşısında nasıl şükretmem gerekiyor?

Bu sırada çevrede toplanan halk, gösterdiği bu mucizelerden dolayı İsa aleyhisselamın elini öpmek isterler. Allah'ın Peygamberi işaret eder:

- Benim değil secdedeki şu kötürüm adamın elini öpün!

Derler ki,

- Onu secdeye indiren nimetlere biz baştan beri sahibiz. Ama hiçbirimiz onun duyduğu gibi bir mutluluk duymadık.

Hazreti İsa onlara şu cevabı verir:

- Öyle ise tefekkür edin, siz de düşünün. Düşünen sahip olduğu nimetin farkına varır. Düşünmeyen ise kendisini mahrumiyette sanır.


(Kızgınlıkla karar almayın, mutluluktan uçtuğunuzda söz vermeyin. İkisi de sarhoşluk ânıdır, akıl başta değildir)


VİSİONART