HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


29 Kasım 2009 Pazar

SEN İSTERSEN UZAK, UZAK DEĞİLDİR.


Bayram sabahının yalnızlığını, babamlarla geçirdiğim kalabalık kahvaltıyla doldurduktan sonra, "aptalın karnı doyunca gözü yolda olurmuş" deyimine uygun bir şekilde kendi evime geldim. Bahçemdeki inanılmaz sonbahar havası, beni otomatik olarak çay moduna soktu. Bu arada kadim dostum Cengiz' de geldi. Şiir gibi sonbahar ışığı altında bahçede çayımızı yudumlarken, onunla gezi planı oluşturduk.


Bir kaç hafta önceki gezimizde gördüğümüz bir zirveye çıkmayı hayal etmiştik. Zirve, çok büyük ve uzaktı. Bir hayalin gerçekleşmesinin ne kadar güzel olacağını düşündük. Çay malzemelerimizi ve ben fotoğraf makinamı alarak, benim emektar renault 12 le çıktık yola.


Güzel, güneşli, "tadımı çıkarın bak kış gelmeden der gibi" sıcak rüzgarsız bir Karaman gününde, vurduk kendimizi yola. Şehrin gergin negatif atmosferinden, doğanın sımsıcak kucaklayan kollarına ulaştıkça, içimize akan huzuru tadmak inanılmazdı. Etraf, sonbaharın verdiği sarı kırmızı yapraklı ağaçlarla farklı bir görüntüye bürünmüş, kışa hazırım artık beyaz örtümü isterim der gibiydi.


Gideceğimiz dağın zirvesini görünce, bir an ürkmedim dersem yalan olur. En az 10 kilometre dağın eteğine yürüyecek ve 5 kilometre kadarda tırmanacaktık. Arabayı kenara parkettikten sonra, patikamsı bir yoldan başladık yürümeye. Yanıma su almayı unutmuştum ve sabah annemin kahvaltıda yedirdiği lezzetli kavurma beynime su sinyalleri göndermeye başlamıştı... (zaten bir şeyleri unutmazsam olmazdı :) Yürürken bakımsız bahçelerde, doğal büyüyen organik elmalardan yiyerek susuzluğumu bastırdım. Her zamanki gibi rahat bir yürüyüş temposuyla, Cengiz'le etrafın güzelliklerini kaçırmadan, doğayı yaşayarak ve hissederek başladı gezimiz.


Uzakta erişilmez gibi görünen zirve, biz adımlarımızı attıkça bize geliyormuşçasına yaklaşıyordu. Yol arkadaşlığı hayat gibidir. Bir ritm ister. Eğer ritm tutmazsa, yol zehir olur. Aynen hayatınızdaki diğer arkadaşlıklarınız ve ilişkilerinizdeki gibidir. Yol boyunca Cengiz'le gördüğümüz güzellikler ve geleceğimize dair projelerimiz üzerine konuştuk. Proje dediğimiz ise; basit ve doğal yaşamdan başka bir şey değil. İnsanı geren, sıkan, şehir ve iş hayatının ruhumuzu kemiren, karanlıklar pompalayan dünyasından kaçma, uzak yaşama hayalinden ibaret. Etrafımızda bizi yöneten önyargı ve kuralları reddetmeyi her zaman kendim için kullansam da, yine de şehir hayatının bana, pek çok konuda sıkıntı verdiğinin bilincindeyim.


Yatay sonbahar ışığında, bir kaç kare almaya niyetlensem de, stüdyo tarzı kuş fotoğrafı çeken ben için, biraz acemice çekimlerim oldu. Bu konuda üstad Cengiz daha başarılıydı. Bol bol çıkacağımız dağı, etrafı ve kendimizi çekmekle yetindik.


Dağın eteğine patika bir yoldan geldik. Dağ, bütün heybetiyle karşımızda bizi bekliyordu. Uzakta gördüğümüz bir kaç kavak ağacı, bizi kendisine yöneltti. Düşündüğümüz gibi bir su pınarı vardı. O lezzetli kaynak suyundan, kana kana içtik. Kısa bir oturma ve dinlenmenin akabinde Allah'ın "yürü yaa kulum" demesi gibi vurduk kendimizi dağa. Bisikletçi günlerimin ve sürekli dağ tırmanmanın hediyesiyle çok rahat ve seri adımlarla tırmanmaya başladım. Fakat bir an önce zirveye çıkmayı değil; her adımımda etrafın güzelliklerini, toprağı, sararmış meşe ağaçlarının yapraklarını, etrafımızı çeviren dağları ve mavi gökyüzünü özümseyerek, hissederek tırmanma yapmayı istedim.


Kuş gözlemi olarak, hayatımın ilk çit kuşunu bu gezide görmek beni çok mutlu etti. Yol boyunca yürürken, bize ardıç kuşları ve karatavuklar eşlik etti. Bir kaç baştankara, bizi o güzel ötüşleriyle selamladı. Zirveye doğru gördüğümüz keklik sürüleri, gezimize ayrı bir lezzet kattı.


Zirveyi hayal ederken, karşımıza yeni zirveler çıktı. Bu bize ayrı bir güç verdi. Kayalardan tırmandık, topraklı taşlı yerlerden yürüdük. Bizi çağıran zirve, nihayet karşımızdaydı. Zirveye ulaştığımızda, inanılmaz bir hiçlik duygusu, etrafımızı saran dağların, vadilerin güzelliği ve benim için çok değerli olan sessizliğin sesi vardı. Sadece seyrettik. İçimdeki garip bir duyguydu. Bu zirvedeki sukunet, anlatılacak gibi değil. İşte, hayat buydu. Bir hiçtik... Hem de kocaman bir hiç. Övünecek işimiz, arabalarımız, gösterişli evlerimiz, kibir, ego, kin, nefret ve bunun gibi insanoğlunun ruhunu karartan duygular zirvede yoktu. En önemlisi de, dağın umrunda değildi. Olması gerekeni yaptım, sadece sevdiklerimi düşündüm. Sevgi...


Cengiz'in telefonundan çalan Kitaronun Silk Road şarkısı ruhumuzu sararken, benim yaktığım gevenin ateşi ellerimizi ısıtıyordu. Zirvede bir süre kaldıktan sonra, veda zamanı gelmişti artık. Etrafa son bir kez daha baktım. Uzaklarda bizi bekleyen, gel diyen zirveler, yollar, vadiler ağaçlar...


Sessiz bir dağ inişi yaptık. Cengiz'le mesafeyi açtım. Onun istediği olan "kendisiyle olma duygusuyla" başbaşa bıraktım. İndikçe ne kadar zor bir işi başarmış olmanın haklı lezzeti, ruhumuzu sardı. Gün batımına yaklaşan güneşin yatay ışığı, o kadar berraklaştırmıştıki etrafı....
Arabaya kadar ki olan yolda, içeceğimiz çayın hayaliyle yürüdük. 30 kilometre civarında yürümüştük. Bu mesafe, benim gibi oturan için ilaç gibiydi. Semaverimizde oluşan bir arıza, çaylarımızı evde içmemiz gerektiğini söyledi.


Arabanın yanında oturup, dağımızı son bir kez daha izledik. Gün batımına doğru.

Sonra, şehrin karanlığına dönüş...


Yazan: Kürşat Akın.
********************************************************************

Cengiz Bey harikasınız. Hayatta bu kadar dost olarak uyumlu ve hayatını doğayla birlikte uyum halinde götüren ve hayatına anlamdan ötesini katan insanlar zor bulunur. Sizin dostluğunuza ve doğayı bu denli zevkli yaşayan insanlar olmanıza hayran kalmamak mümkün değil. Ama içimizde kıskançlık olmuyor da değil. Keşke bende orada olsaydım demekten kendimi alamıyorum.

Öncelikle bu denli güzel yerleri ve yazıları bizimle paylaşan size, sonra da yazıyı okurken bu denli o ortamı yaşıyormuş gibi hissettiren Kürşat beye de sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Sizi tanımak benim için gurur verici.

Yazan: Melis

Hiç yorum yok: