


Vedat abiyle gittiğimiz Pozantı’daki Belemedik tren istasyonunda,
diğer arkadaşların gelmesini bekleyecektik. Onlar gelinceye kadar istasyon çevresinde kısa yürüyüşler yaptık. Fotoğraf makinem yanımdaydı ve deklanşöre dokunmadan edemiyordum. Bu kısa gezinti sırasında sadece kenar duvarları kalmış eski binalar görünüyordu. Bunlarla ilgili tarihi bilgileri almaya başladıkça; bu gezi yürümenin dışında başka anlamlarda ifade etmeye başladı benim için.
1-2 saat sonra halen demiryollarında çalışmakta olan Mustafa Tor ve eşi Berrin hanım geldiler. Onların anlattıkları, bu bölgenin tarihsel geçmişine olan merakımı daha da arttırdı.
Gittiğimizin akşamı, açık havada yaptığımız mangal keyfi çok eğlenceliydi. Geçmişten, gelecekten çok çeşitli konular açılmıştı. İnsan bu güzel zamanı bitirmek istemiyordu ama erken yatıp, uykumuza almalıydık. Sabah erken kalkıp çadırı ve eşyaları toplayacak, gelen trene binecektik. Gelme saatini tam olarak tahmin edemediğimiz treni kaçırmamamız gerekiyordu.
İlk defa çadırda ve uyku tulumunda yatıyordum. Ya bu sebepten ya da uyku tulumunun bana küçük gelmesinden olsa gerek, çok az uyuyabildim. Saatin alarmı çalmadan uyanmıştım. Trenin tahminimizden daha erken geleceği söylendi, bu yüzden çok acele etmeliydik.
Trene yetiştik. Trenin penceresinden baktığımızda, görünen manzara olağanüstü güzeldi. Sık ve çok uzun tünellerden geçiyorduk. 15 dakika süren tren yolculuğundan sonra Hacıkırı Köyünde indik. Köy kahvesinde yaptığımız kahvaltıdan sonra yürüyüşe başlayacaktık.
Hacıkırı köyü tarihsel geçmişi olan bir köymüş. Eski zamanlarda hacca gidip gelenlerin mola verdikleri yer olduğu için bu ismi almış. Daha sonra demiryolu hattının yapılmasında çalışan işçilerin bazısı bu köye yerleşmiş.
Köyün kahvesinde kahvaltı yaptıktan sonra yürüyüşe başladık. Önce Varda köprüsüne gidecektik. Varda köprüsü, tam bir mühendislik harikası görünüme sahipti. 1905 yılında, bu bölgede demiryolu hattının yapımına başlanmış ve uzun yıllar yapım devam etmiş. Varda köprüsü de o yıllarda yapılmış.
İstanbul- Şam –Bağdat tren hattı anlaşması 1888 yılında II. Abdülhamit ile Alman İmparatoru arasında yapılmıştı. Osmanlı Devleti bu tren yolu üzerinden asker, yolcu ve eşya taşıyacaktı. Alman imparatorluğu ise petrol kaynaklarına daha kolay ulaşabilecekti. Bu uzun tren yolu hattının en zor kısmı Belemedik ve Hacıkırı arasıydı. Bu nedenle buralara şantiye kurulmuş, bu iki şantiye arasında şimdi de Alman Yolu olarak bilinen bir dağ yolu yapılmış. Toplam 22 km olan bu dağ yolu, lojistik amaçlıydı ve üzerinde çeşitli kullanım amaçları için binalar yapılmış. İşte bizde bu Alman Yolu olarak bilinen tarihi yoldan gidecektik.
Bu yüzden burada anlatmak istediğim şey manzara olmayacak. Çünkü oradaki manzaranın anlatılması, zaten mümkün değil. Görülmesi gerekiyor. Esas anlatmak istediğim şey, bu yol üzerinde yaşanmış tarihsel anılar.
Yolun başlangıcından itibaren zaman makinesi çalışmaya başlamıştı zaten. Yolda ilerlerken 1905- 1915 yıllarına gitmiştim. Çok zor doğa koşullarında çalışan 5000 işçi vardı. Dikkatli dinleyince rüzgar sesi arasında onların sesleri geliyordu kulağıma. Kimisi bağırıyor, kimisi yemek yiyordu. Hummalı bir çalışma vardı. 400-500 metre aşağıda tünel açma çalışmaları vardı ve orası için sürekli malzeme indiriliyor, çıkarılıyordu. Türk işçilerinin arasında Alman mühendislerini görebiliyordum.
Yürüdükçe o zamandan kalma çok sayıda yapı çıkıyordu önümüze. Mustafa beyin rehberlik hizmeti sayesinde, bunların ne amaçlı kullanıldığını anlayabiliyorduk. Bir süreliğine duran zaman makinesi yine çalışmaya başlıyordu. Çevremizde çalışan, konuşan, yürüyen işçiler dolaşıyordu yine.
Zaman zaman yürümekte ve aşağıya bakmakta zorlandığımız bu yerlerde, insanın neler yapabildiğini görmüş olmam, terapi gibi gelmişti bana. Bu yüzden çok fazla yoruldum demek istemiyordum.
Bu sene çok yağmur yağmıştı. Fazla yağış, bu yol üzerinde büyük toprak kaymaları meydana getirmişti. Bazen geçişimizi zorlaştırıyordu. Bu durum, ister istemez insanın kafasına soru işareti düşürüyordu.
İzini sürdüğümüz bu yol, yıllar içinde kaybolur muydu acaba?
Doğal Kalın
**************************************************
Kız Kardeşim ve Eşinin sizle birlikte paylaştıkları bu zaman dilimi umarım sizler için keyifli ve huzur verici olmuştur. Çünkü onlar doğaya çıktıkları zaman olağanüstü mutlu olarak yuvalarına dönüyorlar. Ve tekrar aynı yerlerde bıraktıkları izleri ertesi yıl görebilmek için her fırsatta yeniden gitmeye çalışıyorlar.
Yazan: Adsız
Sanırım Mustafa bey ve eşi Berrin hanımdan bahsediyorsunuz. Onlardan bahsediyorsanız eğer ikisi de çok tatlı ve keyifli insanlar. Onlarla yaptığımız bu gezi, benim yaşamımda derin etkiler oluşturabilecek potansiyeli sağladı. Doğaya zarar vermeden, onunla uyum içinde kalarak, hatta onu koruyarak ilişki kurmaları ve bunu da hayat arkadaşıyla yapıyor olmaları, bende tatlı bir kıskançlık duygusu yaşattı. Bu açıdan her ikisi hem hayat hem de dağ yolunda yaptığımız yürüyüşümüzde örnek alınabilecek özelliklere sahipler. Bunun için onlara teşekkür etmek istiyorum.
Yazan: Cengiz Özdemir
1 yorum:
Kız Kardeşim ve Eşinin sizle birlikte paylaştıkları bu zaman dilimi umarım sizler için keyifli ve huzur verici olmuştur. Çünkü onlar doğaya çıktıkları zaman olağanüstü mutlu olarak yuvalarına dönüyorlar. Ve tekrar aynı yerlerde bıraktıkları izleri ertesi yıl görebilmek için her fırsatta yeniden gitmeye çalışıyorlar.
Yorum Gönder