

Yürünecek rota Mut’a bağlı Hacınuhlu köyündeki İrfan beyin çocukluğunun geçtiği, koyun kuzu yaydığı yerdi.
Daha önce yürüyüşe hiç katılmayan bazı arkadaşlarda vardı. İki tanesi de arkadaşım olan Hatice ve Perihan’dı. Özellikle Perihan’ı ikna etmek çok zor olmuştu. Kendisi günde 2 paket sigara içiyor ve sürekli olarak da solunum yolundan sıkıntısı oluyordu. Yürüyüşü bitiremeyeceğini, bu yüzden de bize ayak bağı olacağı şeklinde endişesi oluyordu. Gezilere olan ilgisi ve benim ısrarım sayesinde gelmeye karar verdi. Hatice ise ne zamandır geziye katılma isteği duyuyordu ama bazı aksilikler buna engel olmuştu.
Yarım saat kadar geç buluşabildik ve hazırlıklar da olunca, sıcağa kalacağız korkusu baş göstermişti. Arabadaki eğlence ve espriler, uykusunu çok iyi alamamış olanlar için doping etkisi yapmıştı. Yeni katılanlar içinde sıcak bir karşılama olmuştu. Özellikle Tayyar’ın ve Şeref’in esprileri herkese kahkaha attıracak cinstendi.
Kahvaltıyı İrfan beyin bahçesinde nefis böreklerle yaptık. Yarım saat kadar süren kahvaltıdan sonra yürüyüş rotasının başlangıcı olan Kozlar yaylasına minibüsle gittik. Güzel bir ormanlık alanda yürüyeceğimiz beklentisiyle yürüyüşe başladık. Önden İrfan Bey gidiyordu. Bu yörenin insanı olması ve sürekli olarak bedensel çabayı gerektiren işlerde çalışmasından olsa gerek, performansı müthişti. Bizim gibi şehir ortamında yaşayan kişilerin ona yetişmesi mümkün değildi. Onun grup önünden gidiyor olması yürüyüş temposunun hızlı olmasına neden oluyordu, bu yüzden bir süre sonra çoğumuz nefes nefese kaldık. Özellikle Perihan’ın durumu içler acısıydı. Nefes alışverişi uzaklardan rahatlıkla duyulabiliyordu.
Görünen dağı aştıktan sonra inişe geçeceğimizi, daha sonra da güzel bir ormanda yürüyeceğimizi söyleyen İrfan beyin bu sözleri, bize cenneti vaat ediyormuş gibi geldi. Dağı aşmamıza çok az kalmıştı. Tam tırmanmanın sonuna geliyoruz derken, arkadan dik bir dağ daha belirdi. Anlaşılan, cennete ulaşmak o kadar kolay olmayacaktı. Son gayretlerle zirveye ulaştık. Zirvede sert bir rüzgâr vardı ve masaj etkisi yapıyordu. Vücudumuza değdikçe yorgunluğu alıyor, yerinde başarmanın güzel duygusunu bırakıyordu. Bu duyguyu en çok Perihan’ın hissettiğini biliyordum.
Zirvedeki dik kayalıklara çıktık. Oraya çıkmam, benim gibi korkak birisi için cesaretin simgesi oldu. Kuşlara, bulutlara en yakın yerde bulunmak, çok uzakları dahi kuş misali görebilmek, ruhumuzun ihtiyacı olan özgürlüğü tattırıyordu.
İnişi, bir orman yolundan yaptık. Çok güzel ve oldukça yaşlı ağaçlar vardı. Kürşat bitkileri iyi tanıyordu ve bize doğada biyoloji dersi verdi.
Acıkmıştık. Varış noktasında Burak’ın hazırladığı nefis yemeği yerken parmaklarımızı zor kurtardık.
Dönüş yolundayken Burak’ın tüm geziyle ilgili değerlendirmelerini içeren konuşmasında, Vedat abinin yakın zamanda İzmir’e taşınacağını hatırlatması, içimde buruk duygular oluşturdu. Onunla tanışmamızdan itibaren geçen tüm zamanlar film şeridi gibi geçti. Mütevazı ve destekleyici yapısı sayesinde doğayı seven ama piknikçilikten öteye gidemeyen ben gitti, doğa bağımlısı bir ben geldi. İçindeki doğa sevgisini, dolayısıyla hayatı sevmeyi, büyük küçük demeden bize miras olarak bıraktı.
Her şey için teşekkür ederiz sana, Vedat Abi.
Doğal Kalın

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder