HOŞGELDİNİZ


Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız


HAYAT YAŞANTI ARAMAK DEĞİL, KENDİNİ ARAMAKTIR. (C.PAVESE)


8 Haziran 2009 Pazartesi

GEZİLERİMİZE VİZE KOYDUK


Son zamanlarda çeşitli nedenlerle gezilere sık gittiğimizden, evde isyan bayrakları yükseliyordu. Özellikle kızım bu isyanın liderliğini yapıyor, çeşitli savunma ve saldırı taktikleri deniyordu. Bunlardan bir tanesi de, ailece pikniğe gidelim mi tarzındaki ısrarlarıydı. Arkadaşımda da benzer sıkıntılar baş göstermeye başlamıştı. Bunun üzerine ailelerce pikniğe gitme planı yaptık.

Daha önce gittiğimizde çok beğendiğimiz Gödet Baraj gölüne gitmek istedik. İhtiyaçlar paylaşıldı. Anlaştığımız saatte üç aile, Kürşat’ın jeepine bindik. Sürekli olarak birinci ligde top koşturan Kürşat kendisine yakışır muhteşem bir jeep almıştı. Kalabalıktık ve bu kadar insanı nasıl taşıyacak diye düşünüyorduk. “Hepimizi alır bu jeep” diyen Kürşat, haklı çıkmıştı.

Gezinin başlangıcı bile çok eğlenceliydi. 4 yaşındaki Zeki Tuna’ın her şeyin en iyisine ve en büyüğüne kendisinin ve babasının sahip olduğunu belirten konuşmaları bizi çok eğlendiriyordu. Sürekli olarak “Bizimki büyük, benimki daha hızlı”diyordu. Söylemeden de edemeyeceğim, bu sözler biraz da yaralıyordu bizi. Çocuk olsa bile yine de içimizi burkuyordu kerata.

Saat hesabımız biraz yanlış olmuştu. Ağacı olmayan göl kenarına gidecektik. Dağın gölgesinin gelmesiyle ilgili tahminlerimiz yanlış olunca 2 saat kadar bronzlaştırıcı güneşin altında kaldık. Geziden kapkara olarak dönecektik. Balık tutma hayalimizde suya düştü. Daha önce deneyimimiz yoktu, birde bunun üzerine poyraz eklenince hiç balık tutamadık. Bir insana sabırlı olmayı öğretmek istiyorsan eline olta vereceksin. Balık tutmanın, müthiş bir terapi etkisi var.

Gezinin başlangıcı zor şartlarda başlamıştı. Yakıcı güneş altında, gölgesi olmayan bir yerde acemice balık tutma telaşı... Bunun yanında birde misafirlerimizi memnun etmek telaşı vardı. Birbirimize dile getiremediğimiz sıkılma hali içerisindeydik.

İlerleyen saatlerde nihayet dağın gölgesi geldi ve hava serinlemeye başladı. Yaktığımız ateş ve üzerinde kaynayan çaydanlık herkesin keyiflenmesine neden oldu. Müziğin etkisi de bir başkaydı. Romantik parçalar eşliğinde duygular dünyasına yolculuklar yapıldı. Özellikle Hatice Hanım bu yolculuklar için abonman bilet almıştı, sık gidip geliyordu. Sonra sıkıntılar daha az dile gelmeye başladı. Hissettiklerini daha önce birbirine ifade edemeyenler, duygularını dışarı vurmaya başladılar. Maskeler kalkmaya, yüzün gerçek ve güzel olan silueti ortaya çıkmaya başladı. Yabancılaşanlar, kendileriyle ve başkalarıyla tanışma fırsatını yakaladılar.

Gölün karşı kıyısındaki tepenin üzerinden yavaş adımlarla dolunay çıktı. Dolunayın üzerimizdeki etkisi de bir başkaydı. Ayın ve göldeki yakamozun ışığı romantizmimizi tavana vurmuştu. Romantik olmayan Kürşat’ı bile etkileyecek güçteydi. Bu güzellik belgelenmeliydi. Belgelemeyi, bu sefer fotoğraf sanatıyla uğraşanlar değil, Perihan yapmak istedi. Eline aldığı fotoğraf makinesinin ayarlarını yaptıktan sonra, ay ve yakamoza doğru kadraj yaptı. Hem o hem de biz nefesimizi tutuyorduk ki, deklanşöre bastı. Flaş patladı. Koskoca Ay'ı flaşla aydınlatmıştı. Gülüştük tabi. Bu fotoğrafın nasıl olması beklenirdi ki. Hemen silmiş zavallı.

Doğa bir dersini daha vermişti bizlere. Doğaya çıkmak, doğal halini bulmasını sağlıyordu insanın.

Doğal Kalın.

Hiç yorum yok: